29 Ağustos 2007

6999

"Çok görmek istedim seni.. KARANLIKTAYDIN!...
Çok dokunmak istedim. UZAKTAYDIN!...
Bekledim, ağladım, umutlandım...
Çok sevmek istedim seni...
İZİN VERMEDİN!...
Vazgeçmem..
Vazgeçemem! Artık çok geç...
Sensiz gidemem..
Belki bugün, belki yarın, belki bir gün SENDE SEVERSİN DİE BEKLEDİM... "
Uyandım! Her gün olduğu gibi yine yeni bir gün diyerek.. Bugün güzel olacak! Evet güsel olacak... Etrafıma bakındım önce. Renkler aynı deil! Beyaz bile beyaz deil bugün.. KİRLİ!... Sonra fark ettim.. Yanlış birşey vardı.. Bunca zaman kendimi kandırmıştım! Yarın yeni ve güsel bir gün olucak derdim her kötü günün ardından.. Oysa dünler hep güsel geçmesi gereken yarınlar deilmiydi? DÜŞTÜM!... Bunca zaman kendimi kandırmıştım! Sanırım bir kez daha kırıldım.. Olmamalıydı. İşte güzel ve yeni dediğim bir günün ilk kırıkları, ilk parçalanmaları... Şimdi nasıl devam etmeliyim güne? Ne yapmalıyım ki başka aksilikler çıkmasın? Hayır! Yine aynı düşünce var beynimde... Söz verdim kendime.. Hayata müdahale etmeyeceim.. Yapmıyordumda uzun zamandır zaten.. Bugünde yapmıycam...
Bugün uyanmamalıydım! Zaten uyanmak istememiştim. Telefon çalmasaydı hiç uyanmayacaktım... Gördüğüm rüyayı bozmalarına izin verdim.. Görmem gereken, ihtiyacım olan şeyi görüordum zaten... SENİ!! Ya ben ne zamandan beri bu kadar çağresizim? Ne zaman kaptırdım kendimi, aklımı, kalbimi sana? Yapmıycaktım! İstemediğim şeyleri yapmam ben... Asla... Yoksa bunu mu istemişti kalbim?...
Giderek batıorum! İnsanlar günler geçtikçe unutulur... Sen nie büyüyorsun her geçen gün içimde? Bana nie böylesine bir acı çektiriorsun?.. En başından biliordum! SEN FARKLIYDIN! Ki zaten bunları yaşattıına göre farklı olmalıydın...
Birşeyleri silebildim senin için.. Asla silemediklerimi.. Öylesine deiştim ki! Senin sayende kendimi keşfettim ben... Meğer ne kadarda farklı bi insanmışım.. Olmam gerekenden uzakmışım.. Aslında cesaret denen şey sonuna kadar varmış bende... Öyle olmasaydı yaşayamazdık bunca şei! Kısacık zamanda ne kadarda güsel ne kadarda çok şey yaşamışız meğer... Seninle tanıştığımız günden bitişimize kadar olan her anımız geçti gözlerimin önünden... Çok geç farketiim bunu.. Öylesine kaptırmışım ki kendimi Farkettiğimdeyse o kadar şaşırdım ki kendime... GÜLÜMSÜORDUM! İşte... Günün bütün kırgınlıkları gitti bi anda.. En başında kendime verdiğim sözü tutabilmiştim nihayet.. BİTTİĞİNDE VE HER ANIMSADIĞIMDA NE OLURSA OLSUN GÜLÜMSİYCEKTİM!
Deiştirmişsin beni işte bak.. Şu an ağlıor olmalıydım. Sen! Hayatımdaki en önemli insan.. Bitişimizden dolaı gözlerimden yaşlar akmalıydı... Hani nerdeler? Sen bazı şeyleri kolaylaştırıorsun... En zorlarını bile...
Yanındayken olduğum gibi bir huzur kapladı içimi şimdi.. HİÇ BİTMESİN! Hep böylesine huzurlu olaım.. Aynı kucaında uyuyup kaldığım zamanlardaki gibi...

Sonsuz huzur!.. Sonsuz mutluluk...
İşte buydu senin adın..!

24 Ağustos 2007

TuTarsızLıım.:!

Tutarsızlığımın bedelisin...

Şu koskoca dünyada birdenbire kendimi kapatmışken, tüm güzelliklerden kendimi mahrum etmeye hazırlamışken, bütün gerçekliklerimi, kırgınlıklarımı, sevinçlerimi bir kenara bırakmışken saf beyaz bir ışık gibi karşımdaydın..

Rengine aldandım önce.. Konuşmalarına aldandım.. Onca yalandan sonra gerçekliğine inandım. Senin 1 adımına ben 2 adım attım..

Unutmuşum.. Herşeyin çok güzel başlayıpta aslında hiç bir zaman o güzellikte devam etmediğini.. Yanılgılar dünyasında yaşıyor olduğumuzu...

Uzattığın eline aldandım. Ellerimi uzattım.. Eğer bir gün düşersem tutunduğum eller beni tutar sandım. Aldanmayla dolu bir dolu gün işte.. Bir öyle bir böyle.. Dengesizlikler her daim karşılıklı devam eden...

1 adımına 2 adım attığımda geri aldığın adımın.. 1 adımına 2 adım attıımda geri aldığım adımım...

Zamanı boşa harcamak bizimkisi.. O kadar güzel resimler kalmalıyken kafamızın içinde kırıklara yer vermek işte..

Anlamsız davranışlar, manasız tavırlar, tripler , sözler ve sonrasında güzel olan herşey.. (Tabi hala kaldıysa..) Güzel olanlar dierlerini ne kadar yok eder... Birbirimize oyun oynamaktan başka birşey deil bu..! Büyüme zamanı geldi. Oyunları bir köşeye bırakıp gerçekliklere atılma zamanı.. Geç kalıyoruz hayata.. Hala bambaşka yerlerdeyiz nedensiz ve amaçsız..
Oysa yanıyor zaman.. Yanıp kül oluo..
Uyanmalıyız artık..
Gerçekliklere merhaba demeli oyunları geride bırakıp el sallamalıyız ardından...

Bitane Dostum..!

Hayat sürekLi bi kısır döngü içinde...

0LanLarın sebepLeri hep aynıdır...

Sonuçlar da sebepLeri doğurur zaten...

Kötü insanLarın yarattığı fırtınaLardır insanLara yeni dostlar kazandıran beLkide...

Sığınacak bir köşe arardım bazı zamanLar...

BuLamazdım.. Kendimi kaybederdim..

Baktığımda ardımda oLurdu hep insanLar, yanımda oLmaLarı gerektiğini düşünürken...

Ben miydim onLardan uzakLaşan, onLarmıydı benden kopup giden diye düşünür "neden" derdim hep..!

Neden ardımda kaLıyor bu insanLar..?

Ama şimdi; düşsemde, yıkıLsamda, ardımda kaLmayan bir insan daima yanımda oLan..!

KayboLduğum zamanLarda beni benden daha iyi tanıyıpta oraLardan çıkarıp, kendimi bana tesLim eden..

Meer ne kadarda yanLış biLiormuşum kavramLarı..

"DostLuk" ne demekmiş öğrendim işte şimdi..

Gözüm kapaLı dünyamı emanet edebiLeceim, hayatımı avucuna koyabiLceim bir insan..!

Sen benim kalbimi, hayatımı, varLığımı benden çok daha ii korursun biLirim..

Bizi biz yapan şey saçma sapan tavırLar yapıpta gerçekLeri görmemizi sağLayanLar oLsada, yaşadığım tüm kötü anLara ii ki yaşamışım diebiLiorum sayende..

Sana kızmaLarımın sebebi seni çok sevdiğimden (=

Ve şimdi..

Sakın oLaki eksik oLma hayatımdan..

23 Ağustos 2007

07.08 Tarihine İthafen

İnsan büyüdükçe acıları daha az hisseder zannederdim küçükken..
Düşünce bir yerim kanadığında büyüyünce bunları hissetmem sanırdım..
Bilseydim ki eğer insan büyürken acılarda büyüyor,
O küçücük vuruklara, sıyrıklara , yaralara ağlamazdım..
Göz yaşlarımı onlara harcamazdım bugüne saklardım
Şimdi kanayan yerlerimi nasıl iyileştiririm diye düşünmekten ağlayamıyorum bile..

Bu kadar çabuk büyüyeceğimi hiç katmamıştım hesaba
Bilseydim ki zaman bu kadar hızlı akıp gidiyor
O güzel oyunlarla dolu, gerçek sevgilerle dolu,
Şefkatle dolu günlerimi doyasıya yaşamaya çabalardım.
Henüz daha küçüğüm diye oturup kös kös düşünmek yerine,
Hayatımı biraz daha oyunlarla, oyuncaklarla, renklerle doldururdum.

“ büyüyünce bunların hepsi geçecek” diyen babamın sesleri kulağımda,
Bana aslında hayatın bu kadar korkunç olduğunu niçin söylemedi diye düşünürken..
Hayat mı korkunç olan, yoksa ölüm mü?

Hani filmlerde görürüz ya hep;
Ölmek güzeldir aslında orda.
Peki gerçekten öyle mi yoksa bu insanların korkularını örtmelerini sağlamaları için mi?

Kendimden ne kadarda emin koşardım çocukluğumda..
Düşsem bile acımazdı benim canım.. o kadar emindim..
Koşup oynardım..
Tam evimin karşısındaki çatıdan aşağıya atlamıştım
Düşmüştüm ve üstüm başım kan içindeydi.
O an biri elini uzattı bana (=
Başımı kaldırıp baktığımdaysa
Karşımdaki eller babamındı..
Onu görünce acırdı ya canım..
Gülünesi bir durumdu (=

Düşer yara alırdım ve uzanan bir el vardı daima..
Bunu biliyor oluşumdan kaynaklanırdı sanırım tüm kendime olan güvenim..
Aslında kendime değil “ona” güvenirdim..

Şimdi atacağım adımı bile dakikalarca, saatlerce düşünür oldum..
Büyüdüm ya bana uzanan bir el göremiyorum düştüğümde.
Kendimden de eskisi kadar emin değilim sanırım bu yüzden…
Ama bir fark var…
Düşüyorum ve babamın o gülen yüzünü göremeden acımaya başlıyor canım..
Gülen gözlerini görememekle acı giderek artıyor..

"Perde perde örtülü olan eski bir geçmişten kulaklarına garip bir fısıltı gelmişti."- O. C. Kaygılı.

"Bu eski sesler içinde geçmiş zamanlar uyuyor, uyanıyor, geriniyor, yaşıyor gibi."- A. Ş. Hisar.

Sorgulamak hayatı..!
Baştan sona yanlıştır aslında.
Ama bunu ne kadar iyi bilsek bile dayanamaz yaparız,
Oradan oraya savruluruz, üzülürüz, yıkılırız, sarsılırız, düşeriz…
Canımız acır..
Sonuç sıfır…

Ve bir yara daha…

Sakın hayatı sorgulama diyenler, pişmanlıklarımıza gülenler oluverirler..
“Hayatın pişmanlıklarla mı doldu?
O halde aynı hataları bir daha yapma…”
Ne kadar da kolaydır söylenmesi..
Basit..
Sadece iki cümle..
Sorun insanlarda yada dünyada..

Kayıp gitmek mi asıl sorun, yoksa var olmaya çalışmak mı?
Oysaki ikisi de ne kadar acı…

Her şeyin değerini, anlamını niçin iş işten geçtikten sonra anlarız ki?
Hani küçükken uyumamak için direnir dururduk ya
Bugün geceler boyunca uyuyamayacağımı biliyor olsaydım ne kendimi harap ederdim
Ne uykularımı boş yere harcardım..

“Ah budala kız..! çocukluğunun kıymetini bilmiyor günlerini heder ediyorsun..”

Bilseydim sizleri dinlemez miydim sanıyorsunuz..?
Anlamak bir şeyleri..
Zaman alıyor sadece..
Sizin de beni anlamanız zaman alacak belki de..

Gökküşaı



sabah uyandıında şehir griydi..!
eşyaLarını oLduu yerde bırakııp evinden çıktı..
yürüdü..
yürüdü...
ve yürüdü..
turuncuydu vardığı şehir..!
o gri şehri arkasında bırakmanın hüznü ve mutLuLuunu aynı anda yaşıordu..
turuncudan sonra onu rengarenk bir yaşam bekLiordu..
bu bir kaçış mıydı..? yoksa fedakarLık mıydı..?
akLındaki soruLarı turuncuda bırakııp iLerLemeye devam etti..
Gök kuşaını görmeye ona sarıLııp huzuru yakalamaya kararLıydı..!
Herkesden herşeyden uzakta biri onu bekLiordu..!
Bunu biLiordu..!
Ardında bıraktıkLarını düşünmei biLe unuttu..
Artık yeni bir dünyaya açacaktı gözLerini..
KirLi, tozLu, toprakLı, dikenLikLi yoLLardan geçecekti beLki ama onu bekLeyen hayat buna deerdi...